Yarınlara Ne Bırakmak İstiyoruz?

Yarınlara ne bırakmak istiyoruz, hiç düşündünüz mü? Binlerce yıl önce, üretimde ilk kez ellerini kullanan insan, aklını da kullanmayı öğrendi. Aklı üretimi, üretim de bilim ve teknolojiyi geliştirdi.
Yarınlara Ne Bırakmak İstiyoruz?
Asım DEMİRKÖK
Asım DEMİRKÖK
Eklenme Tarihi : 7.09.2024
Okunma Sayısı : 153

 

Yarınlara Ne Bırakmak İstiyoruz?

Yarınlara ne bırakmak istiyoruz, hiç düşündünüz mü?

Binlerce yıl önce, üretimde ilk kez ellerini kullanan insan, aklını da kullanmayı öğrendi. Aklı üretimi, üretim de bilim ve teknolojiyi geliştirdi. Dün akarsular köyünü su altında bıraktığında; yüksek yerlere tırmanarak dua edip, evinin ve hayvanlarının sular altında kalmasını acıyla seyreden insan, bugün dev barajlar yaparak zarar veren suyu, yararlı hale dönüştürmüştür. Yine dün yürüyen; yürüdüğü yerle çevresini algılayabilen insan, bugün ‘’Habil’’ adlı dev teleskopu uzaya yerleştirerek, milyarlarca ışık yılı uzaklığındaki bilinmeyenleri gözlerimizin önüne serebilmektedir.

Sanayinin ilk dönemlerinde ‘’fabrikalar’’ döneminde, kentlerle fabrikalar, işçi ile işveren aynı sokağı paylaşıyordu.Herkese aynı şeyler öğretiliyor ve kavramlar ezbere dayandırılıyordu.

Temel öğretimin adı, öğretilene tam itaat idi. İşverenin işçiye, amirin memura, üstün alta, kocanın kadına, babanın çocuğa söylediklerini, doğru mu değil mi diye düşünülmesi ve sorgulanması ayıp ve yanlış sayılıyordu. Fabrikalar kentlerden ‘’endüstri’’ bölgelerine, işçiler kentin içinden kenar mahallelere taşınırken öğretilenler de aynı olmaktan çıkmaya başladı. Birleri bilgisayara taşınırken, birileri sokağa taşınıyordu. Artık rekabet başlamıştır. Herkesi farklılaştıran bir dönem yavaş da olsa başlamıştır. Farklılaşma sorgulamayı, sorgulama ise, yorumlamayı doğuruyordu. Hiç kimse kendine öğretilenle ve verilenle yetinmiyordu. Bilgi yerinde durmuyordu. Ona ulaşan ertesi gün yeniden ulaşmak zorunda kalıyordu. Bir gün önceki kavramla bir gün sonrayı yorumlamak zorlaşıyordu.

 

Kentlerde öğretilenler ve verilenler, yeniden yenidensorgulanmaya ve yorumlanmaya başlandı. Bu nedenle de 21. yüzyıl kentlerin yüzyılı olacaktır. Günümüzde siyasetin en ciddi ve en derin yapıldığı yerler, yerel yönetimlerdir. Böyle de olmalıdır ve olacaktır da. Yerel demokrasinin güçlenip geliştiği ve serpildiği bir yüzyıl bizi beklemektedir.

 

Bugün Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarının Cumhurbaşkanlığı aday olmaları konuşulmakta ve siyasetin şekillendiği yerler kentler olmaktadır.

1994 – 1998 yılları arasında Refah Partisinden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Sayın Recep Tayyip Erdoğan bugün Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanlığını yürütüyor. 

Bırakalım evrenin derinliklerini izlemeyi; havasını soluduğumuz, suyunu kullandığımız, ekmeğini yediğimiz ve de toprağına beraberce bastığımız kentimize ne kadar sahip çıkabiliyoruz?

Yerel yöneticilerimiz ne yapıyor? Bizim yaşamımıza ait bilgi alanımıza giren şeylerle ilgili hangi bilgilendirmeleri yapıyorlar. Bilgisi olanlar varsa ne olur yazımın altına not düşer-misiniz?

Bilginiz yoksa onu sahiplenme adına sahip çıkmıyorsanız, çıkamıyorsanız sahip arayıp ‘’KUL’’ mu olmak istiyoruz. Bunların cevapları bizleri beklemekte.

Öncelikle kadın erkek ayrımı yapmadan, insan olarak, kendi kendimize soracağımız bir soru olmalı. Ben kimim? Kimliğim ne? Nerede, nasıl yaşıyorum? Yaşadığım yere katkım ne kadar? Çocuklarıma ve geleceğe nasıl bir kent bırakmak istiyorum? Diyen birileri ‘’ORTAK’’ bir seda veremiyorsa o kentin 21. Yüzyıla adım atacağını hep birlikte söyleyelim; düşünebiliyormuyuz?

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!