Yanlış anlamadınız (6 Şubat 2023) büyük deprem felaketimizden bugüne (12 Eylül 2023) tam tamına 211 gün geçmiş. Bu süre içerisinde hem kendi zamanını yiyen, aynı zamanda hem kendi zamanını çalan bir Malatya’yla karşı karşıyayız. Bu zamanı kim yedi? Kim çaldı?
- Hepimiz ilk gün yediğimiz 7,7 ve 7,6 şiddetindeki büyük depremin şokuyla kimimiz toprağın altında kalıp can verdik. Can vermeyip kurtulanlarımızın bir tek derdi vardı. Malımı mülkümü boş ver de canımızı kurtarmak için nereye sığınabilirim hızıyla hareket etti. Malatya dışında sığınacakları yer bulanlar, tren, uşak, otobüs, araba ne buldularsa bulup, Malatya’dan kaçabilen can havliyle kaçtı. Yer önemli değildi, derdi Malatya’da yediği şoku bir daha yememek. Ya diğerleri. Devletin ve Yerel Yönetimlerin kucağına kendini attı. Atış o atış. Gidiş o gidiş. Bu ilelebet süremezdi ve sürmedi de nihayet atalarımızın o ünlü ve akıldan çıkmayan sözleri ilerleyen zaman dilimi içerisinde kapılarını çaldı. ‘’Mal Canın Yongası’’. Evet evet. Atalarımız ne kadar yerinde ve güzel söylemiş. Ve bu kez hepimiz azından çoğuna gidenler dahil olmak üzere, malına gelen zarardan, canına gelmişçesine acı duymaya başladı, başladık.
- Ne Afatın çadırı ne devletin ve yardım kuruluşlarının konteynerleri, ya da yakınlarımızın yanlarına sığındığımız mekanlar, deprem öncesi sahip olduğumuz malımızın mülkümüzün yerini dolduramadı. Dolduramazdı da. Olanlar oldu.
- Yalınız malımız mülkümüz mü gitti? Ya canımızın bir parçası olan, ‘’Ata-Dede’’ yadigarımız kültürümüz ile birlikte oluşturduğumuz, ‘’Malatya Yerleşkemizin’’ büyük bir bölümü, alt yapısı ve üst yapısı ile birlikte yer ile yeksan oldu!
- Kapısını çalacak, derdimize derman olacak, yıllardır birlikte ‘’Maddi ve Manevi’’ değerlerimizle oluşturduğumuz iki ‘’Ana Kurumumuz’’ vardı.
- Biri ‘’DEVLET’
- Diğeri adını Yerel Yönetimler olarak adlandırdığımız ‘’BELEDİYELERİMİZ’’.
- Onların kapısını çaldık önce. Duyar gibi olup ses verip seda olurlar diye sevinmeye başladık. Önümüze bir şeyler döktüler. Onlarla avunmaya çalıştık. Sesimize ses verirler diye bekledik durduk!
- Kapılarına tek tek baş vurunca, kapıyı açmamaya zili duymamaya başladılar.
- Artık anladılar ki bizler birlik olup birlikteliğimizi oluşturamadığımız boyunca:
- ‘’HEM ZAMNIMIZ YENDİ. HEM ZAMANIMIZ ÇALINDI’’. Nasıl mı oldu?
- Depremin şokunu atlattıktan sonra.
- Önümüze en yetkili makamlardan ‘’SIVILAŞMIŞ BÖLGEYE’’ yaptırmayız dediler. ‘’ÇARŞI’ diye bir meçhul ‘’MEVZİ BİR PLAN’’ öne sürdüler. Daha kepçeyi bir vuruşta kepçenin içerisine susamış bir ağız gibi sular doluştu.
- Bir aydan fazla beklediler ki su yol alsın. Suyun gidecek hali yoktu. Zira suyun akarı yoktu. Su zeminin kendi malıydı. Yani sıvılaşmış bölge olup, altından suyu çektikçe yerine su doluyordu. Bunu laf aramızda Er TV. Televizyonunda söyleyip, onlarca köşe yazısı yazıp ‘Sağır Sultanın’ da duyacağı şekilde duyurmaya çalıştım. Kepçe kazma vuracağınız ‘’BAKIRCILAR ÇARŞISININ’’ üç yüz metre karşısında ‘’Şerbetçi Köşesi’’ diğer adıyla İsmetiye Mahallesinin 17 numaralı evinde 24 Haziran 1938 yılında dünyaya gelmiştim. Babam rahmeti İbrahim Demirkök 1936 yılında bu evimizi yaptırdığında eyvanımızın orta yerine 1,5 metreden su çıkan bir ‘’KUYU’’ vurdurmuştu. Ben çocukluğumdan mahallemize Pınarbaşı Kaptajdan su geldiği ve evimize bu içme suyu çektiğimizden 1970’li yıllara kadar bu kuyu suyunu kullandık. Mahalle sakinlerimizin büyük bölümü bu kuyusunu vurdurmuş, ayrıca mahallemizin zenginleri, 20-25 metre derine inerek ‘’ARTEZYEN’’ diye kendiliğinden su yüzüne su fışkıran donatıyı kurarak kuyudan su çekme zahmetinden kurtulmuşlardı.
- Çarşı Merkezi ‘’Bakırcılar Bölgesine’’ bir aydan fazla bekleyip temeli gerçekleştiremeyenler şimdi gündeme yeni bir haber saldılar. Burayı ‘’FORE KAZIK’’ ile donatacaklarmış. Benim alanım ve mesleğime girmediği için Mimarlar Odası Başkanımız değerli kardeşim Yunus Emre Fidanel bir.M2’ye düşen ‘’fore Kazık’’ fiyatını köşe yazımın altına not olarak düşerse hiç olmazsa bizler sıvılaşma maliyetimizi öğrenmiş oluruz.
- Yalnız bu yanlışla kalmadılar, Malatya’mıza yeni yep yeni bomba gibi medyamızdan bir haber düştü. Malatya Hilton otelinden başlayarak İnönü Caddesi ile Çevre yolu arasında Sıtmapınarı, Cadde AVM. Yıkılan Öğretmen Evi, Şık şık Mahallesi, Niyazi Mahallesi, İsmetiye Mahallesi ve Bakırcılar Çarşısına uzanan ‘’Kendinden Menkul’’ yeni bir ‘’Mevzi İmar Planı’’ müjdesi düştü. Bunun planı da Ankara’da 1.5- 2 ay içerisinde tamamlanacakmış. Herhalde sonunda bu bölgeye de sonunda ‘’FORE KAZIK’’ çakacağız diyecekler.
- Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Selahattin Gürkan Başkanımız her konuşmasında ‘’BÜTÜNSEL’’ plandan bahseder. Onun diğer adını ben açıkça belirteyim ‘’1/25000 Çevre Düzeni planı. Diğer bir anlamı ve açılımını bir kez daha dillendireyim. Plan literatürüne göre ‘’ÇEVERE DÜZENİ PLANI = İmar Yasa’sında, Ülke ve BÖLGE Plan Kararlarına Uygun Olarak; KONUT-SANAYİ-TARIM-TURİZM-ULAŞIM-SU gibi YERLEŞME ve ARAZİ KULLANMA KARARLARINI BELİRLEYEN PLANIN’’ adıdır.
- Sayın Selahattin GÜRKAN Başkanım açıkça size sesleniyorum. Ben hiçbir zaman bağcıyı ne hedef aldım ne yerdim. Benim derdim üzüm bağım olan ‘’HAVASINI SOLUDUĞUMUZ, KANA KANA SUYUNU İÇTİĞİMİZ, TOPRAĞINA BİRLİKTE BASıP, KALDIRIMLARINDA OMUZ OMUZA YÜRÜDÜĞÜMÜZ, GÜZELİM MALATYA’MIZIN, MALATYA YERLEŞKEMİN’’ büyük felaketin ardından bozulan bağının yeniden el birliği ile nasıl düzeltebiliriz. Ben bunun derdindeyim. Bunun peşindeyim.
- Sayın Cumhurbaşkanımız, Çevre Şehircilik Bakanımız ve Malatya’mız 6 milletvekillerimize yazılar gönderdim. Cevap alamadım. Antalya’ya yolcu ettiğimiz valimiz Hulusi Şahin’den randevu istedim randevuma cevap alamadım. Kent Konseyi toplantısında Malatya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Sayın Latif Okyay’a derdimi anlatamadım.
- Bıktım usandım mı hayır? Nasıl bıkıp usanayım Malatya’mdan. Beni 86 yaşıma yürürken, bu yaşım içerisinde üzerine çamurlu, tozlu, topraklı, karlı ayaklarımla basıp, omuzunda beni taşıdığında gıkı bile çıkmayan Malatya’ma ne versem azdır diye düşünüyorum.
- Onun iyileşmesi eski haline gelmesi için elimden okurlarımla, sevgili hemşerilerimle dertleşmekten başka çarem olmadığını biliyorum.
- Bu nedenle kabul etseniz de etmeseniz de sizlere seslenmekten, sesimi değerli okurlarımla, sevgili hemşerilerimle paylaşmaktan da beni kimsenin alıkoyamayacağını yüksek sesle duyurmak istiyorum.
- Sevgili Malatya’m güzelleşmek ve iyileşmek için zamanla yarıştığını biliyorum. Onun için diyorum ki; İlgili ve Yetkili makamlarda olanlar daha fazla Malatya’mızın zamanını yemeyin. Vaktini çalmayın. Bu konuda her türlü bilgi alışverişine hazır olduğumu kamuoyu önünde dün Belediye Başkanlarıma çağrıda bulunduğum için bugünde bulunuyorum. Yeter ki Malatya’mız kazansın.
- Her şeye rağmen kimseye küsmedim, kırgın da değilim. Harita Teknisyeni olarak 1970’ lerin ortalarında İstanbul Tuzla’da lise ve muadili okul mezunlarının harita bilimi ‘’Ölçme Dersine’’ Yıldız Teknik Üniversitesinden Prof. Ünvanlı hocalarımız derslerini verirken, ben de ‘’arazide tatbikat derslerinin hocalığını’’ verirdim. Yıllardır ülkemizin çeşitli bölgelerinde yerleşme alanlarının gelişimine ilişkin harita yapma ve uygulama Komisyon Başkanı olarak çalıştım. 1979 yılından 1988 yılına kadar Akçadağ Yaylımlı (Gacikli)- Malatya-Ankara Asfaltı kenarında Develi Köyü. Cumhuriyet Örnek köyü. Yazıhan ilçesi İstasyon civarındaki yerleşim alanın yapımı ve Fethiye köy. Yine Tohma Nehri kenarında Yazıhan ilçesi Duruca köyünden başlayarak tohma ve Fırat köylerinin Malatya yakasındaki Doğanyol ilçesine kadar yüzlerce köyde Toprak Komisyonu Başkanı olarak hak sahipliliği tespiti yaparak, Aydın Didim Altın Kum sahili bölgesi ile Konya Yağlıbayat köyüne hemşerilerimin yerleştirme işlerini arkadaşlarımla birlikte sorunsuz gerçekleştirdik.
- Ne yapalım değerli okurlarım ve değerli hemşerilerim size uzun yazılar yazarak zahmet verdiğimi biliyorum. Acımı sizlerle dertleşmekten başka da dindiremediğim için yazılarıma ve bana katlandığını için sonsuz teşekkür eder, saygılar sunarım.