Seçim dönemlerinde; Komşuda Türkler, Bizde ise Kürtler…

Bundan önceki dönemde komşumuz Yunanistan’da iktidarda bulunan solcu SYRIZA’nın genel başkanı, dönemin başbakanı ve günümüzde ise anamuhalefet partisi lideri olan Aleksis Çipras, bizdekilerin aksine ontolojik anlamda milliyetçilik karşıtı solcu bir lider olarak Batı Trakya’da azınlık olarak yaşayan halk için “Türk azınlık” ifadelerini kullanmıştı. Medyanın bildirdiğine göre iktidardaki Miçotakis cephesi ise, Çipras’ın kullandığı ifadeye karşılık olarak onu “iflah olmaz” olarak değerlendirme yoluna gitmişler…
Seçim dönemlerinde; Komşuda Türkler, Bizde ise Kürtler…
Sait ALIOGLU
Sait ALIOGLU
Eklenme Tarihi : 3.07.2023
Okunma Sayısı : 803

Seçim dönemlerinde; Komşuda Türkler, Bizde ise Kürtler…

Bundan önceki dönemde komşumuz Yunanistan’da iktidarda bulunan solcu SYRIZA’n genel başkanı, dönemin başbakanı ve günümüzde ise anamuhalefet partisi lideri olan Aleksis Çipras, bizdekilerin aksine ontolojik anlamda milliyetçilik karşıtı solcu bir lider olarak Batı Trakya’da azınlık olarak yaşayan halk için “Türk azınlık” ifadelerini kullanmıştı. Medyanın bildirdiğine göre iktidardaki Miçotakis cephesi ise, Çipras’ın kullandığı ifadeye karşılık olarak onu “iflah olmaz” olarak değerlendirme yoluna gitmişler…

21 Mayıs’ta yüzde 41 almasına rağmen Meclis’te hükümet kurmak için yeterli sandalyeye ulaşamayan ve koalisyon da kuramayan iktidardaki Yeni Demokrasi’nin lideri Miçotakis, rakibi SYRIZA’nin lideri Çipras’a milliyetçilik, bölücülük ve dış güçler üzerinden yükleniyor. Tartışmaların merkezinde SYRIZA’nın Batı Trakya’da seçilen iki Türk milletvekilinin Ankara ile ilişkileri ile ilgili iddialar ve Çipras’ın “Müslüman azınlık” yerine “Türk azınlık” demesi var. (Serbestiyet.com, 17.6.2023)

Yani, Yunanistandaki sağcı Yeni Demokrasi hareketi iktidarı, bir yanlışlık eseri de olsa, kendi ülkesinde yaşayan ve birçok konuda Yunan çoğunluktan tamamen ayrı özelliklere sahip bir halkın içten içe gerçeğini kabul ettiği halde, bunu ulusalcı saiklerle dışa vuramıyor, vurmak istemiyor, üzerini kapatıyor ve ona yönelik yanlış ifadeleri daha iflah olmazlığın bir eseri olarak değerlendiriyor.

Bundan şunu anlıyoruz ki, Yunanistan kendi, vatandaşı olan Türkleri, Türk değil de Müslüman azınlık olarak değerlendiriyor ve anlaşılan o ki, o ifadeyi olduğu şekilde kendi anayasasına işlemiş görünüyor.

Öyle anlaşılıyor ki, Yunanistanın onları Müslüman azınlık olarak tanımlaması, onları Yunan soyundan sayıp salt Müslüman oldukları için, onları o şekliyle tanımlamasından ibaret

Bu durum, daha düne kadar diğer bir Balkan ülkesi olan Bulgaristanda da Müslüman Türkler ve Pomaklar için geçerliydi. Ki, onlar Bulgar olup Müslümanlık saikiyle etnik bir azınlık değil, bilakis Bulgarların bir parçası olarak kabul ediliyordu.

Yine bu durum, soğuk savaş döneminde Yugoslavya Sosyalist devletinde de geçerliydi. Devlet başkanı Josip Broz TİtodaBoşnakları Boşnak ismiyle değil de, onların Müslüman ismiyle anayasada yer almalarını Formüle etmeye çalışmıştı.

Bu bir açıdan onlar için gayet olumlu bir durumdu. O da, şayet başlarına bir iş geldiğinde, onları Müslüman oldukları ve ö şekilde anayasada yer almaları hasebiyle dünya Müslümanları, özelikle de İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslar arası kurumlar nezdinde bir işe yarayabilirdi.

Tabii ki ne Tito ve ne de diğer liderler böyle bir şeyi öngörmemişlerdi, ama bu durum o Müslümanlar için şanslı bir durum olabilirdi.

Onlara sadece Türk denildiğinde de, onlara yönelik tek muhatap gücün Türkiye olacağı idi. Ama bu kez de o ülkeler kalkıp Türkiyeyi kendi iç işlerine karışmakla suçlayabilirlerdi!

Çiprasın konunun anayasal durumunu bilmediği söylenemezdi. O, aslında o azınlık gruba Türk derken, onlar içerisinde kendi bölgelerinden SYRIZAnınlistelerinden milletvekili. adayı olup seçilmesi öngörülen şahısları ve o bölgede siyasi parti olarak kendi varlığını ortaya koymak istemiştir.

Bunun dışında bir ihtimal bulunmamaktadır. Keza diğer Yunan partileri de hem Yunanistan genelinde ve hem de Barı Trakyada alacakları oy oranında ulusal mecliste yer almayı düşünmüş olmaları ve böylece de ya iktidarda kalma(YDH) ya da SYRIZA gibi tekrardan iktidara gelmeyi arzulamış olmalılar.

Bu durumu Türkiyede neredeyse tüm partilerinin ülke geneline olduğu üzere Kürt illerinde de iyi bir konum elde etmek için vermeye çalıştığı siyasi mücadeleyi hatırlatmakta.

Hatta bu durum, Millet İtifakının Cumhurbşkanı adayı Kılçdaroğlu ile partisinin ve ittifakı oluşturan diğer partilerinde özellikle de Kürt illerinde oy patlaması yapmak için vermeye çalıştıkları mücadeleyi andırıyor.

Biz yıllarca, kendimiz Müslüman olduğumuz ve bununla birlikte Kürtlerde Müslüman olmaları hasebiyle bir araya gelmiş ve kader birliği yaparak aynı topraklar üzerinde; herkes kendi dili, kültürü, inancı(mezhep) ve folklörüçerçevesinde yaşamaya çalışmıştık.

Ama daha sonra milliyetçiliğin etkisiyle Türk unsuru alabildiğine öne çıkarıldı. Buna rağmen Kürt unsur ise tek kelimeyle yok sayıldı. Onlara, sanki Kürtlerinhepsi dağda yaşıyorlarmışçasına dağlı Türkler denildi, karda yürüdükleri savıyla sözde çıkardıklarıkart-kurt  seslerinden dolayı onlara hasbelkader “Kürt denildi, ama onlar hiçbir zaman faklı bir halk olarak görülmedi.

Bu durumda, çoğu kez ironi, alay konusu olup esprilerle dile getirildi.

Yunanistan’da olduğu üzere Türk azınlığa Türk değil, Müslüman denildiği gibi. Bulgaristan’da da yaşayan Türk azınlığa Türk değil de aslen Bulgar olup Müslümanlığı seçmiş bir topluluk olarak bakılmıştı.

Müteveffa Aziz Nesin de, bu ironik durumu dile getiren “Bulgaristan’da Türkler, Türkiye’de Kürtler” adlı bir eser kaleme almıştı. Keza bu eser, içerikaçısından dolayı yargı süreçlerinden geçmişti.

Aziz Nesin, yargılandığı o davada, kendi savunmasında şu ifadelere yer vermişti; “Sayın Başkan ve Sayın Yargıçlar Kurulu Üyeleri! İşte ben, yüksek dağlardaki karlara bastıkça ayaklarından "kart-kurt" diye sesler çıkaran Türkmenlere Kürt demiş olduğum ve onların ulusal kültür haklarını savunmuş olduğum için, hiçbir zaman kabul etmediğim sanık sıfatıyla karşınızda bulunuyorum.”(https://www.kitapyurdu.com/kitap/bulgaristanda-turkler-turkiyede-kurtler/106628.html)

Yukarıda Yunanistan’da Türklerin Türk değil de, Müslüman azınlık sayıldığını; buna rağmen solcu Çipras’ın, Batı Trakya’da yaşayan Türklerin oyunu almak ve onlardan birkaç kişiyi kendi partisinden aday göstermek onları din üzerinden değil de etnik alan üzerinden değerlendirilmesinin kısa bir hikâyesini aktarmaya çalıştık.

Yunanistan’ın Türklerle ve onlara yönelik politikalarıyla değerlendirdiği gibi, bizde de Kürtlerin; onlara yönelik politikalar çerçevesinde değerlendirilmeye çalışıldığını, hem Cumhur İttifakı’nın(AK Parti) ve hem de Millet İttifakı’nın(CHP) beyan ettiği politikaları üzerinden deneyimlemiş olduk.

Bu iki ülkenin ve haliyle iki devletin, konu bağlamında birbirine benzer yanları, politikaları olduğu gibi, birbirinden tamamen farkı yanları da vardı.

En başta, Türkiye ve Türkler için Kürtler “Türk asıllı”” olmalarının yanında Müslüman idiler.

Konuya Yunanlar için baktığımızda, iddia ettikleri üzere orada yaşayan Türk azınlık “Yunan asıllı olduğu halde, inanç olarak Ortodoks Hristiyan olmayıp Müslüman idi.

Bu durum ortada ulusalcılık saiki olsa da olmasa da Türkiye; Türkler ve Kürtler için mass edilebilecek iken, Yunanistan, dolayısıyla Yunanlar ve Müslüman Türk azınlık için pek de mass edilebilecek bir durumu öngörmüyordu.

Orada Müslüman Türk azınlığa yönelik olarak, belki de Çipras ve partisinin “iki tarafta kazansın” düşüncesi hakim iken, bizde ise, asla mümkün olmayacak bir şekilde, kendiside normalde siyasi arenada varlık gösteren partilerden pek bir farkı olmadığı halde CHP’nin ve genel başkanının, Kürt halkının temsiliyetihususunda hiçbir ağırlığı ve yasallığı bulunmayan HDP(YSP)’ye vermiş olduğu özerklik sözü abes durumları içermektedir.

Anlaşılan bizimkiler, bir adım daha ileri gidip ulusalcılığı aşmış ve kendi adlarına, o da ucuz tarafından popülist ve gerçekleşmesi de pek mümkün olmayan bir yol seçmişlerdi!

Bırakın, HDP’ye verdikleri özerklik sözünü, oluşan seçim hezimetinin etkisiyle başlayan tartışmalar CHP’yi alabildiğine bir yok oluşa sürüklüyor.

Yani, genel başkanlarının seçimi kaybetme itkisiyle elini masaya vurarak söylediği “bu-ra-da-yım!” sözü, kim güçlüyse, onun orada kalabileceğini işaret etmektedir.

NOT: 21 Mayıs’taki seçimlerde sandıktan birinci çıkmasına rağmen Meclis’te çoğunluğu elde edemeyince ve koalisyonlar da kurulamayınca yeniden seçim kararı alan Başbakan Miçotakis’in partisi Yeni Demokrasi, bu kez Meclis’te çoğunluğu ele geçirdi. Yeni Demokrasi Partisi yüzde 40,45 ile 300 sandalyeli Meclis’te 158 sandalye aldı. Oyları düşen Çipras’ın liderliğindeki SYRIZA Meclis’e yüzde 17,83 ile 47 vekil kazandı.

Böylelikle bütün Yunanistan haritası Yeni Demokrasi Partisi’nin mavi rengine boyanırken, sadece Türklerin yaşadığı Batı Trakya’daki Rodop’ta SYRIZA seçimi önde bitirdi.”(serbesiyet, 25.6.2023)

Başlıkta da belirtmeye çalıştığımız üzere, Yunanistan’da Türkler, bizde ise Kürtler –özellikle de son süreçlerde- her seçim döneminde öne çıkmakta ve kendi nüfus güçleri oranında, seçim sonuçlarına etki etmekte…

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!