Bir dinin yücelmesi, toplum arasinda gelisip hayat bulmasi, gönüllere girmesi ve o toplumun vazgeçilmesi olmasi nasil mümkün olmaktadir?...
Her dinin kendine has iki önemli kurali vardir:
Biri; var olus kurallari ve var olusuyla ilgili bilgileri, ilkeleri, savundugu düsünceleridir.
Digeri ise; varligini sürdürecek olan ahlaki yapisidir...
Bütün dinlerde, olusumun sekil bulmasi, hayati kucaklamasi, taraftar toplanmasi... ortaya çiktigindan itibaren, o dinin yayilmasini yüklenen "tasiyici" kimselerin yasayis biçimleri ile yakindan ilgilidir.
Islam dininin kisa bir zaman diliminde hizla taraftar bulmasi, Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin siretinin, yani davranis ve ahlakî karakterinin bu görevdeki rolü ile alakasi mutlaktir...
Islam'in, toplumda makes bulmasinin en önemli özelligi, Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin, Muhammed-ül Emin olusunda sakliydi! Teblig görevi yükümlülügü kendisine verilen Hz Muhammed'in, ahlak bakimindan birinci dereceden etkili olusu, tebligde temsil görevindeyken "El- Emin" olarak taninmasinin büyük rolü vardi.
Zira, o güne kadar kendi toplumu arasindaki El-Emin sifatiyla, (ortaya koydugu yasama biçimi), putperest (müsrik) toplumda, Sirke karsi "Tevhid" inancini savunmasinda ve basarmasinda en büyük rolü oynamistir.
Hz Muhammed, kendisine sunulan gayrimesru tekliflere, dünyevi imkanlara ve mevkilere asla tevessül etmedi. Güvenilirligini su-i istimal etmeden, "tevhid mücadelesi"ni yalpasiz,tavizsiz, nefsine çekmeden temsil ederek tebliginde zirveye çikti...
Günümüzde ve her zaman Islam yükselsin,hayatta hakim olsun istiyorsak; sahsimizi, ailemizi, çevremizi, isimizi, her türlü iliskilerimizi ve dünyaya bakis açilarimizi... Hz Muhammed'in temsiliyetinde izledigi metoda uyup uymadigiyla ölçelim:
Müslüman; davranislarini, yasayisini, iliskilerini... hasili hayatinin her yönüne hitap eden örnekligini, Hz Muhammed sallallahu ve sellemin "Emin" sifatina uygun hale getirmelidir...
Yol budur, yöntem budur, çikis budur, basari budur...
Bunun aksini düsünmek baska metotlari denemek beyhudedir, bostur.
Temsiliyet noktasinda, Islam'in gönüllülere ve hayata hakim olmasini istiyorsak yapmamiz gereken, örnegimizin önderimizin yaptiklarini yerine getirmeye çalismaktir...
Baska beklentilerle hareket etmek, yalnizca kendimizi kandirmaktir...
Bilinmesi gereken sudur:
Hizmette önceligini "menfaat" üzerine oturtan kurulusun ya da toplumun, ayak bagi olmaktan, zarar vermekten öteye, Islam'a hiçbir faydasi olmayacaktir...
Teblig görevini üstlendigini ileri sürenlerin öncelikle temsil görevini yerine getirmeleri gerekir. Islami mânâda temsil; Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin, hayati boyunca, kusursuz örnekligini O'nun dis görünümünde aramak ve uygulamak yerine; siretine yani ruhî özelliginde aramaya, ve bu degerlere sahip olmaya, bu sifatlari hayatina indirgemeye ve onlari yasamaya çalismasi gerekmektedir.
Teblig yaptigini sananlar öte yandan kisisel yasayislarinda öne sürdükleri fikir ve kurallarin aksine hareket ederlerse ne derece etkili olabilirler?
Teblig konumunda oldugunu iddia edenlerin.-öncelikle- temsil örnekligini tasimalari gerekmektedir... Ey eblig görevini üstlenenler!; Öncelikle temsil liyakatini tasimaya kendimizden baslamaliyiz:
Ticaretimiz, siyasetimiz, ahlakimiz, iliskilerimiz, sergiledigimiz davranislarimiz, bizler için birer temsil örnekleridir...
Teblig yaptigini sanan kimseler; kisisel yasayislarinda öne sürdükleri fikir ve kurallarin aksine hareket ederlerse ne derece etkili olabilirler?!...
Allah korusun, üzerimizdeki müminlik vasfimizi, gösterdigimiz yanlis çabalar sebebiyle münafiklikla mezcetmeye baslamissak, böyle bir davranis kendimizi aldatmaktan öteye geçer mi?!..
Ne acidir ki ve ne hazindir ki, sözde mümin gibi görünen günümüz insanlarinin, ki tamamini genelleme yapmak istemiyorum, kahir ekserisi kisisel ya da ailevi yasantisiyla dogrudan olmasa bile, dolayli olarak münafikça bir hayatla iç içe yasamaktayiz!
Burada söz verdigine surada ihanet eden, menfaati ugruna yalandan, hile yapmaktan çekinmeyen, dedikodu, giybet, iftira ve karalamayi sanat edinen, ticaretine hile karistiran,eline firsat geçince ihtikar, stokçuluk, karaborsacilik yapan, igneyi kendisine dürtmekten korkarken çuvaldizi baskalarina çok rahat batirmaya kalkisan... kendisinin, dürüst bir Müslüman oldugunu iddia ederken; egoist ve çikarci bir hayattan da vaz geçmeyen, harami - helali bilmeyen, suistimalden çekinmeyen ama yeri geldiginden de mangalda kül birakmayan bu insanlar, bizler, Islam davasini temsil noktasinda neredeyiz?!
Bize ne oldu? Çikarimiz için, kendimiz ya da yakinimiz için, bir ise girme konusunda yüzlerce araciya ulasir, taklalar atar, yikama- yaglama yapariz. Baskasi ayni sekilde davranmaya kalktiginda da onu en kötü sekilde tenkit eder, bunun dogru olmadigini ifade ederiz! onun bu yaptiklarinin kul hakki ihlali oldugunu söylemekten de çekinmeyiz. Yani bize yakisir ama onlara yakismaz!?
Bu tipler teblige kalkistiklarinda toplumdan korkunç bir sekilde tepki almayacaklar mi!?... Onlarin bu yanlis yaklasimlarini görenler Islam düsmanlarina firsat tanimis olmayacaklar mi?... Islamiyet aleyhinde hüküm verenlere firsat tanimis olmuyorlar mi?... Böylelerin yüzünden din düsmanlari onlarin sahsinda Islam'a ve Müslümanlara açik açik hakaret etmeyecekler mi ve etmiyorlar mi?!...
O halde Müslüman oldugunu iddia edenler, öncelikle Islam'in temsil özelliklerini yasamak için gayret gösterecekler ki; teblig vazifesini yerine getirmis olsunlar... Aksi halde hak etmedigi bir is için, kendi çikarlari adina, bir yerlere gelebilmek ugruna her türlü hile hurdaya, ayak oyunlarina, desise ve entrikalara basvuranlar, temsil yetkisini ne kadar tasiyabilirler ? Sonuçta toplum bunlara bakarak onlarin sahsinda temsil ettikleri din hakkinda hüküm vermektedirler.
Içinde yasadigimiz sistemin sirayet ettigi yükselmenin, ya da bir yerlere, bir makama gelme çarkinin, bu türden bir kirlilikle döndügü, taraftarligin hak yerine güç ve hile üzerine oturdugu ve kisilerin böyle davranmalarinda hiçbir sakinca görmedigi durumlari yasayanlar, istedikleri kadar bilgiyle donanmis olsunlar!... Teblig yaptiklarini sansinlar, bu temsiliyetle ancak ve ancak Mukaddes Islam Dinine, dolayisiyla da Müslümanlara zarar vermektedirler.
Hiç birimizin kendi çikarlari için, Islam’i lekelemeye, Müslümanlari ve halki kandirmaya hakki yoktur... Karsilastigimizda övdüklerimizi, dönüp gittiklerinde yermek Islamî degerlere ters bir davranistir. "Emrolundugun gibi dosdogru ol." (Hud suresi 11/112)
Ya oldugun gibi görün ya da göründügün gibi ol." bunun tersi münafikliktir.
Mesele Islam'i hayata degil; hayati Islam'a uydurmaktir.
"Islam'i öyle diri. canli yasa ki; seni öldürmeye gelen sende dirilsin!..." (Sezai Karakoç)
Hz Aise'ye peygamberimizle ilgili soruyorlar:
"Onun ahlaki nasildi?", diye.
Verdigi cevap"
"Onun ahlaki Kur'an'di."... Müslümanlarin örnek alacaklari üsve-i hasene, Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem, Kur'an ahlakiyla bezenmistir. ve basarisinin sirri da buradaydi...
Dogrusu: ya Islami dosdogru yasayalim, ya da Islam'dan elimizi çekelim... "Defolu Müslümanligin" Islam'da yeri yoktur.
Emin Yücetas
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)