Kur’an-i Kerim genelde bütün beseriyete gönderilmistir... Bütün insanlarin ortak mirasidir. Ancak özelde Muhammed ümmetine gönderilmistir... Lakin bu mirasin taksimatindan Kur’an’in sartlarina uyanlar gerçek varis olacaklardir.
ثم اورثنا الكتاب الذين اصطفينا من عبادنا فمنهم ظالم لنفسه و منهم مقتصد و منهم سابقن بالخيرات باذن اللله ذلك هو الفضل الكبير
" Sonra, biz o kitabi, (Kur'an'i)kullarimizdan (süzüp) seçtiklerimize, miras biraktik. Onlardan kimi, kendine zulmedendir,(zalimler), onlardan kimi, ortadadir (muktasid) Kimi de hayirlarda öne geçenlerdir (sâbikûn) Iste bu,en büyük ikramdir." (Fatir Suresi 35/32)
Öncelikle, bu ayet-i kerimeyle ilgili bazi müfessirler ne demistir, ona bakalim... Sonra da bu ayette geçen "ZÂLIM, MUKTASID VE SABIKUN". kavramlarinin vermek istedigi genel açiklamalar üzerinde durmaya çalisalim, insaallah..
Seyyid Kutup ; bu ayeti açiklarken,
1. grup için ; "Nefsine yazik edenler", kötülükleri iyiliklerinden çok olanlardir. demis,
2. grup için; " Iyiligi kötülügü birbirine denk olanlardir"demis,
3. grup için ise; "Allah'in izniyle iyiliklere kosanlardir, iyilikleri kötülüklerden fazla olanlardir, fakat Allah'in rahmet ve keremi her üçüne de samildir. Hepsi de sonunda cennete kavusacaklardir, ancak dereceleri baska baskadir." demistir.( Fi Zilâli'l- Kur'an cilt 12 s,215)
H. Basri Çantay ise söyle ifade etmektedir: "Seçilenlerin, sahabeden baslayip, kiyamete kadar gelecek ümmetin alimleri olduklarini" açikladiktan sonra devaminda sunlari söyler:
" Nefsine zulmedenlerin gerekçesi; Kur'an ile amel etmek hususunda kusur göstermeleri sebebiyledir. Mu'tedil olanlar, çogu zaman Kur'an'la amel edenlerdir. Üçüncü grubu ise hem kitapla amel eden hem de, baskalarina ögretip onlari da irsad edenlerdir." diyerek yorum getirir...
Yine, "zalim"den kasit "cahil", "muktesid"'den murat "ilim ögrenen", "sâbik"tan murat ise "ilim ögretendir." diye açiklama yapmistir...
Açiklamasinin devaminda; Ebu Derda'dan rivayet olunan bir hadis-i Serif mealini getirir: Özetle;
"Sabik", hesaba çekilmeden cennete girer. "Muktasid", hafif bir hesap görür, "Nefislerine zulmeden" de hapsolunur. Hatta kurtulacagini zannetmezken, sonra, ona Allah'in rahmeti yetisir bu sayede cennete girer." diyerek yorumlama yapar. Devaminda da, Ibni Abbas'tan gelen bir rivayeti aktararak :
Sâbik; Ihlas sahibi. Muktasid; riyakar.
Zalim de nankördür, der. Bu açiklamalarin devaminda, Rübeyy bin Enes'ten bir nakil yapar: " Zalim, büyük günah isleyen, Muktasid; küçük günah isleyen, Sâbik da, bunlardan kaçinandir." En sonunda da Ebu Yusuf'un ayetle ilgili açiklamasini getirir:
"Ebu Yusuf'a bu ayeti sordular. Dedi ki: "Hepsi mümindir. Kâfirlerin sifati, bundan sonraki ayette zikrolunmaktadir."
(Hasan Basri Çantay, Tefsirli Kur'an Meali, cilt 2 sayfa 395)
"Indirildigi Dönemin Isiginda Kur'an Tefsiri,, "Tevhid Mesaji: ,isimli eserde, bu ayetle ilgili açiklamada ise sunlar kaydedilmistir: "Maturidi'nin de isaret ettigi üzere, burada geçen, Nefislerine zulmeden kisiden maksat; Hz peygamber'i inkâr edenlerdir. Nitekim bu görüs bizzat Hz peygamberden,(merfu olarak) rivayet edilmistir. (Bakiniz ibn-ül Cevzi) Yine tabiin alimlerinden Mücahit de, bu görüsü benimsemistir. (Bakiniz Maverdi)
Buna karsilik, tefsirlerde, genellikle bu ayette sözü edilenlerin tamaminin mümin oldugu ve amellerine göre üç grup olarak derecelendirildikleri görüsü benimsenmistir. Hatta ayet, kelam ilminde tartisilan "Sahibü'l-Kebir" (büyük günah isleyen kimse) konusu çerçevesinde yorumlanmistir." Hazirlayanlar:( Hasan Elik, Muhammed Coskun). (sayfa;99 Dipnot 50)
Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri' (Diyanet) 4. cilt sayfa 467'de ,
Fatir Suresinin 32. ayetinin açiklamasi yapilirken yukaridaki açiklamalar bir nevi özetlenerek ; Razi (Muhammed Bin Ebubekir)'in su açiklamasina yer verir:
"Birinci gruptakiler, Allah'in buyruklarini terk edip yasaklarini isleyenlerdir. Bunlar bir isi yerli yerine yapmayan kimseler olduklari için mealde "Kendine kötülük eder." diye çevrilen "Zalim" kelimesi ile ifade edilmistir.
"Muktasid" Orta bir durumdadir, " diye söz edilenler, sonuç almada tam basarili olmasalar da, ilahi buyruklara karsi gelmemek için çaba harcayanlardir.
Üçüncü grup ise, Allah'in izniyle hayir islerinde yarisir."Sabik bi'l- hayrat" diye anilanlar , hem belirtilen çabayi harcayan hem de Allah'in izniyle bunu basaranlardir." der.
Hasan-i Basri ise;
Âyet-i Kerimedeki "Kendine zulmedeni/ yazik edeni, münafik, baska bir rivayette de fâsik diye tefsir etmistir.
"Insanin münafikliktan kurtulabilmesi için,sözü ile isi ve bilgisi arasinda çeliski olmamasi lazimdir." demistir. "Ortada alan "muktasid" kelimesini de "kâh sevap isleyen, kâh günah isleyen" diye açikladigi rivayet edilmistir.( Kurtubi Tefsiri 14/346 Taberi 18/32 Zuhayli 439 Ibni Kesir ,(sabuni 3/147) Sabuni ,( Saffetü'-Tefasir 2/ 577- 578.)
Yeri gelmisken fasikla ilgili sunu kisaca söyleyelim:
Fâsik: Ilâhi emirlere itaatten uzaklasip asi olan mü'min ya da kafir anlaminda kullanilan bir sözcüktür.
Kur'an'da 37' yerde geçen bu sözcük; çogunlukla Yahudilerden, Hristiyanlardan, müsriklerden ve münafiklardan söz eder. Iki âyette ise ; (Bakara 2/197.
282. ve Nur 24/4.) müminlere nispet edilerek, "günahkâr" "günah isleyen" anlaminda ifade edilmistir.
Bu açiklamalardan sonra, ayette geçen ZÂLIM, MUKTASID, VE SABIKÛN kavramlarinin anlamlarin bakalim:
1- ZALIM
Kur'an-i Kerim'de yaklasik 134 yerde geçmektedir. Genel itibariyle "Zalim" kavrami, birkaç anlami beraberinde getirmistir. Örnekleyecek olursak;
a) Nefsine ve seytana uyarak hata yapmak. Günah islemek. Nefsini ilah edinmek. Hakki çignemek.Hakki inkar etmek... (Bakara 2/35,51,92,95,124, 145,254 Âl-i Imrân 3/57, 86, 97 Mâide 5/107 En,am 6)7 Araf 7/19 Enbiya 21/29 Kasas 28/50
b ) Kâfir olmak. Küfre ve Sirke düsmek. Küfürde inat etmek.Islami reddetmek. Küfre dostluk göstermek. Cehenneme gitmek.
(Bakara 2/193 Âl-i Imrân 3) 151 192 Nisa4/97 Maide 5/29,72 Araf 7/44,47, 97, 147,148
Zuhruf 43/74-75-76 Saff 61/7 [12/11 13:09]
c) Kur'an'a ve Islam'a karsi durmak Âl-i Imran/128,140 Yunus 10/39 Isra 17/82 Ankebut 29/49 Sebe' 34/31
d) Allah'in sinirlarini çignemek. Allah'in indirdikleriyle hükmetmemek.
(Bakara 2/229 , 246 ,258 Maide 5/45
...Daha pek çok anlami beraberinde getiren, "zulüm" kavrami, neticede su noktaya götürüyor:
Nefsine zulmedenlerin, bu zulümden kurtulmalarinin tek yolu, yaptiklarinin yanlis oldugunun farkina varinca derhal tövbe etmeleridir... Tipki Hz Yunus Aleyhisselam'in yaptigi gibi.
" Yunus'un kavmi müstesna. (halkini yok ettigimiz ülkelerden) Herhangi bir ülke halki, keske kendilerini azap gelmeden iman etse de, bu imanlari kendilerine fayda verseydi ! Yunus'un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatindaki rüsvaylik azabini kaldirdik. Ve onlari bir süre (dünya nimetlerinden) faydalandirdik."(Yunus 10/98) .
Yunus peygamberin kavmi, inkar edince Yunus (a.s.), kizarak aralarindan ayrildi. Kavmi ise , onun haber verdigi azabin gelecegini hissedince, yaptiklarina pisman oldular ve azabin gelmemesi için Allah'a yalvardilar. Pisman oldular! Tövbe ettiler... Cenab-i Allah da onlardan azabi kaldirdi.
Aksi takdirde tövbesiz devam eden zulüm küfre; küfürse cehenneme götürür... Hacc 22/45, 48, 53 Mü'min 40/52)
Kisi nefsine zulmetme noktasinda israrli olursa neticede küfüre düser. Tövbe ederse de küfürden kurtulur.
2 ) MUKTASID: Kisaca, orta yolu tutmak. asiriliga kaçmamak, imanla inkâr arasinda kalmak. tereddüte düsmek... gibi anlamlari ifade etmektedir.
Insan, zitliklarla örülüdür ve hayatin deviniminde sürekli ikilem içerisindedir. Dolayisiyla sevindigi anlari oldugu gibi üzüntülü anlari da vardir. Mutlulugu yasadigi gibi mutsuzlugu da yasamak durumunda kalir... Ancak mutsuzluga düstügü an; nefsinin kendisine bir takim seytani ilhamlari ve vesveseleri karsisinda, çogu zaman, Haktan ayrilma noktasina gelir... Zaten Allah öyle demiyor mu?
" Insana gelince; Rabbi ne zaman onu (zenginlik,mutlulukla) imtihan edip de kendisine ikramda bulunursa ," Rabbim bana ikram etti" der. Ama onu imtihan edip, rizkini daralttiginda ise;( Sebebini ve sükrünü unutarak). "Rabbim beni önemsemedi" der. (Fecr 89/ 15-16 )
"Ona ( Insana) , hem kötülügü hem de ondan sakinmayi/ korunmayi ilham eden (onlara bilme kabiliyeti veren)e yemin olsun ki; o (nefsi)ni (günahlardan tertemiz yapan, muhakkak kurtulup umduguna ermistir. Onu (günahlarla)örtüp gömen de elbette ziyana ugramistir." (Sems 91/ 8-9-10)
Sirkten,ibadetsizlikten. kötü duygu ve fiillerden uzaklasip, tevhid, kulluk ve güzel duygularla donananlar sonunda kurtulusa erecektir...
Insanin; kisisel tercihi sebebiyle kaos'a, kötülüge, sirke... sürüklenmesinin yegane sebebi, Allah'in emirlerini arkaya atmalarindandir.
"Onlar Tevrat'i, Incili sonra da Rableri tarafindan kendilerine indirileni "Kur'an-i Kerim')i dosdogru uygulasalardi, süphesiz ki (darlik degil) hem üstlerindeki (gökyüzünün) hem de ayaklarinin altindaki (yerin her türlü nimetlerin)den yerlerdi. Içlerinde mutedil( Muktasid) bir topluluk vardir. Fakat onlarin çogunun yaptiklari seyler pek çirkin islerdir." (Maide 5/66)
Kisacasi;dengeli, mutedil ve dogru yolu tutanlar, yani Muktasid konumunda olanlar, kendilerine gelen musibetlere gögüs gererek sabredebilseler kurtulusa ererler. Sabretmeyen, gayret etmeyenler ise maalesef batip gideceklerdir. Allah'in ayetlerini nankör gaddarlardan baskasi inkar etmez.
Rum30/33-34.ayetlerinde Allah buyuruyor:
" Insanlarin basina bir sikinti gelince yalniz Rablerine siginarak ona yalvarirlar. Sonra, Allah onlara, kendi katindan bir rahmet tattirdiginda. bakarsin ki bir kismi kalkip Rablerine ortak kosar. Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler bakalim. Haydi sefa sürün... Ama yakinda ögreneceksiniz."
Lokman 31/32. ayette de:
"Dalgalar onlari kara gölgeler gibi kapladiginda, dini Allah'a özgü kilarak ona yakarirlar. Allah kendilerini sag salim karaya çikardiginda ise; içlerinden bir kismi orta yolu tutar(muktasid olur.) Hiyanete gömülmüs nankörler toplulugundan baskasi ayetlerimizi inkar etmez."
3 )SÂBIKÛN Sâbikûn; Birinin önüne geçmek, onu geride birakmak, öncülük yapmak, hayirlarda yarismak...gibi anlamlar tasir.
Islami literatürde ise; Hakkin ve erdem'in yaninda olmak, Allah'i hiçbir zaman zikrinden çikarmamak, Ihlas sahibi olmak, nefisle ruhun tam bir uyum içerisinde Allah'a teslim olmasi. Nefsindeki Bütün kötülükleri yenerek, Allah'in helal ve haram sinirlarina riayet etmek, nefsi Allah'a teslim etmek.... gibi pek çok anlami beraberinde getirir. Ayrica , kalp gözü ve kalp kulagi açik olmak, hikmet sahibi olmak, zikir ehli olmak gibi anlamlari da ifade eder.
Müminun suresinin 23/57 58 59 60 ve 61. ayetlerinde Allah söyle buyuruyor:
"Buna karsi Rablerinin sevgisini kaybetme korkusundan titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine hiçbir ortak kosmayanlar ve kalpleri rablerine döneceklerinden titreyerek vereceklerini (esirgemeden) verenler/ yapmalari gerekenleri yapanlar var ya, iste onlar hayirli islerde kosusurlar ve burada yaris ederler."
Iste bu özelligi tasiyan ve genel manada "SÂBIKÛN" dediklerimiz, Allah'in huzuruna mahcup olarak varmaktan kalpleri ürperenler ve O'nun azabindan korkarlar, O'na kulluk ederler, O'nun yolunda infak ederler. Salih islerde bulunurlar...
Dindarliklari ile övünmez kendilerini begenmezler. Bu ayetin somut bir tatbikatçisi olan Hz Ömer, vefat etmeden önce: "Rabbimin azabindan degil, ona mahcup varmaktan korkuyorum." demistir.
Hasan-i Basri hazretleri de güzel bir ifadeyle: "Mü'min, Allah'a itaat eder ama yine de korkar; münafik ise, hem Allah'a ve emirlerine bas kaldirir hem de ondan korkmaz." demistir.( Mevdûdî. Tefhimu'l- Kur'an c 3/385)
Allah Celle celalühü, Vâki,a Süresinde ise ,Sâbikûn olanlardan bahsederken: Amel defteri sagindan verilecekler arasinda, hayir islerinde önde olanlar, Naîm cennetine girecek öncüler, yüksek mevkileri olan degerli kisiler, Allah'a en yakin ( Mukarrebûn) olanlar... seklinde birtakim vasiflari siralamistir...
Yukaridan beri siraladigimiz "zâlim, muktasid ve sâbikûn" sözcüklerini açiklayarak mealini tamamlamaya çalistigimiz Fâtir Suresinin 32.ayetini bu aciklamalari göz önünde bulundurarak bir kez daha ifade edelim:
"Sonra biz, o kitabi(Kur'an'i), kullarimizdan süzüp seçtiklerimize miras biraktik. Onlardan kimi (onu okumayi ve hayatina uygulamayi terk ederek) kendine zulmedendir. Onlardan kimi ortada kalan, (kâh sevap kâh günahla yasayan) kimi de Allah'in izniyle hayirlarda (Kur'an'a sahip çikarak, ona uygun yasamada) öne geçendir ki iste bu en büyük ikramdir."
Kur'an'a mirasçi oldugu halde onunla amel etmeyen,Kur'an'i kabullenmeyen Birinci gruptakiler, Kur'an'a hayatinda yer vermeyen, hatta bazen kendini ilahlastirarak, Kur'an'a karsi gelenlerdir. Ki bunlar nefislerine zulmederek nifak üzerine yasayanlardir. Bunlar, ebedî âlemde de kaybedenlerdir. Öbür tarafa ait kazançlari yoktur... Rabbim bizleri. neslimizi ve bütün müminleri muhafaza etsin: Münafigin isi ile sözü arasinda çeliski vardir.
Ikinci gruptakiler ise "Muktasid" diye ifade edilmistir ki, bunlar da ortada kalanlardir. Bazen sevap islerler. bazen günah islerler. Yasadiklari toplumun dini üzerindedirler. Sistemin, Islami kurallara uygun olup olmadigi pek de umurlarinda degildirler. Allah'in hükümlerine mugayyir bile olsa pek çok kanunlara tabi olmaktan çekinmezler... Bazen namaz kilar, bazen de terk ederler. Ya da cumadan cumaya, bayramdan bayrama camiye gider...
Küçük bir musibetle karsilasinca da; imani, Allah'i hemen unutur, menfaatinin bulundugu istikamete yön degistirirler... Rabbim bu gruptan olmaktan da bizleri muhafaza etsin ve istikamet üzere olanlardan eylesin.
Üçüncü gruptakilere gelince: Iste Kur'an-in asil ve asil varisleri bunlardir. Çünkü Allah'in izniyle Kur'an'i okuyup anlayacak, yasayacak ve yasanmasi için hayata tatbiki için gayret edecektir.., Rabbimiz bizleri de onlardan, ve onlarla birlikte yarisi önde götürenlerden eylesin amin...
"Allah'in kitabini tilavet eden, (üzerinde düsünerek, anlayarak okuyan), namazi (geregine uygun, tâdil-i erkanla ve cemaat olma suuruyla) ikame eden ve kendilerine verdigimiz riziklari gizli ve açiktan verenler, kesin olarak kaybolmayacak bir ticaret umarlar." (Fâtir Suresi 35/25)
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)