AĞABEYİM
Ağabeyim, ne büyükmüş yüreğin!
Koca dünya yer edinmiş kendine.
Dosta dergâh eylediğin can evin,
Ortak olmuş her konuğun derdine;
Ağabeyim, ne büyükmüş yüreğin!
Bir safir mücevher, nakışmış rifat,
Âlişan mührünü göğsüne vuran.
Özüne nasıl da yakışmış bu ad!
Sarraf tezgâhında dengi olmayan,
Bir safir mücevher,nakışmış rifat.
Elin sedef hokka, terin mürekkep;
Kalem bilmez bunu, kâğıt sezemez!
Yıllar yılı emek verdiğin mektep,
Saklar ama bu sırrını çözemez!
Elin sedef hokka, terin mürekkep…
Geçen cuma seni sordu bir çocuk.
Simidini paylaşmışsın onunla.
Elinde bir çiçek, gözleri boncuk,
Bir görseydin, senin gibi gururla
Geçen cuma seni sordu bir çocuk.
Garip sofrasında cömert ellerin,
Kurak çöllere can veren vahadır.
Zarâfetle kuşandığın ülfetin,
Nasip olmaz her kula, bir sehâdır
Garip sofrasında cömert ellerin…
Gök teras, mercan şadırvan, ışıldak…
Akşam güneşinin şavkına karşı.
Göz nuruyla bağladığın salıncak,
Kumrulardan ödünç alıyor arşı
Gök teras, mercan şadırvan, ışıldak…
Can yoldaşın güldür senin, gül senin.
Dallarının gölgesindedir yuvan.
Cânânına pür muhabbet dil senin.
Filizleri boy verip gülşen olan
Can yoldaşın güldür senin, gül senin.
Yansın kandillerin, tütsün ocağın,
Evlâtların kol kola zincir olsun!
Cennet özlemiyle sürdüğün bağın,
Güzü yaz, meyvesi nar, incir olsun;
Yansın kandillerin, tütsün ocağın!
Ağabeyim güller açsın bahçende,
Gonca gülden gül şerbeti içesin!
Cennet ehli etrafında yörende,
Gül dalından gül demeti biçesin,
Ağabeyim güller açsın bahçende!
Berkant PERKTAŞ