DEVA ve Gelecek: Masadan kalkmak veya masada kalmak

Her iki partiden isimlerle konustugumuzda sözlerin ve baglayicilik gücü ahlaki kinamadan ibaret olan protokollerin ötesinde bir güvenceden söz edemiyorlar.
DEVA ve Gelecek: Masadan kalkmak veya masada kalmak
Prof.Dr. Berat ÖZIPEK
Prof.Dr. Berat ÖZIPEK
Eklenme Tarihi : 5.04.2023
Okunma Sayısı : 681

DEVA ve Gelecek: Masadan kalkmak veya masada kalmak

Her iki partiden isimlerle konustugumuzda sözlerin ve baglayicilik gücü ahlaki kinamadan ibaret olan protokollerin ötesinde bir güvenceden söz edemiyorlar. Böyle bir durumda geriye beraber yola çiktiklari partilerin veya baskan adayi olarak önerdikleri kisinin siyasi dünya görüsüne ve güven açisindan yillar içinde sergiledigi tutuma bakmak kaliyor, ki bu açidan baktigimizda tablo hiç iç açici görünmüyor. Çünkü tam da bu kriterler, “neyine güvendiniz?” sorusunu gündeme getiriyor; ideolojisine mi, haklar bakimindan bugüne kadar sergiledigi tutuma mi yoksa bugünden sonrasina dair taahhütlerine mi?

Kurulduklari günlerde bir ilgi ve merak vardi. Agirlikli olarak, partilerinin son yillardaki uygulamalarina tepkili olan Ak Parti tabanindan gelen bir ilgiydi.

Temkinli bir ilgiydi bu. Seçmen degisim istiyordu ama bunu özgürlükler açisindan neredeyse bir asir sonra sahip oldugu kazanimlari kaybetmeden, vesayete yeniden yol vermeden, katsayi türü adaletsizlikleri, Kürt meselesinde yeniden 1990’lari ve devletin dine karsi ceberut yüzünü geri getirebilecek bir kazaya ugramadan istiyordu.

Ilgisine ragmen seçmenin oyu çantada keklik degildi; izleyip görecek, test edecekti.

Yeni partilerden beklenen basitti: CHP tarzi bir muhalefet yapmamalari, sadece yanlislara isaret etmekle kalmayip dogruya dogru yanlisa yanlis diyebilmeleri, gölge hükümet olarak hareket etmeleri, iktidari ve muhalefetiyle mevcut siyasetin ötesinde/disinda/üstünde bir yerden, istikamet göstermeleri.

Makul bir süre boyunca sakin olmalari, bir deniz feneri gibi sabit durup siyasete isik tutmalari yeterliydi. Tüm ülkede sagda ve solda, devletçi, milliyetçi ve Kemalist dalga yükseliste olabilirdi ama çitayi daha farkli bir yere veya yukariya koyacak, “bizim standardimiz budur” diyecek bir partinin karsiligi vardi. Istikrarli ve sabirli olmak, ilk seçimde ille de bir hükümetin parçasi olmaya bakmamak, icabinda onu reddetmeye de hazir olmak, bugün kilit bir siyasi aktör olmayi saglayabilirdi.

Onlardan beklenen, siyasette farkli ve üçüncü bir yol insa etmeleriydi. Bunu basarmis olsalardi, bugün tipki Bulgaristan’daki Haklar ve Özgürlükler Hareketinin yaptigi gibi, kilit bir aktör olabilirlerdi. Böylece kendi demokratik standartlarini açikça ortaya koyar, iktidara ve muhalefete dönüp, iktidar istiyorlarsa anahtarin bu standartlar oldugunu söyleyebilecek bir gücü de temsil edebilirlerdi.

Makul sayidaki makul seçmeni kazanamamak

Ama bu olmadi. Hem içinden geldikleri siyasi gelenege ve siyasi aktöre hem de muhalefete karsi özgüvenli ve rahat yaklasmalari gerekirken bunu yapamadilar. Daha çok bosanmis es psikolojisiyle hareket ettiler. Geçmis hiç peslerini birakmadi. “Eski AKP’li” olmakla kinanmanin ezikligi bir sekilde üstlerinde hissedildi. Bu süreçte Ak Parti’ye de partilerden bir parti olarak bakamadilar. Sadece ona degil, DEVA’nin Gelecek’e kapiyi bastan kapatmasinda oldugu gibi, birbirilerine de.  

Kadrolarinin düzgün demokratlarin yaninda, belki onlardan daha fazla, siyasette firsat kovalayan ve her partide yer alabilecek kisilerden olustugu, her iki partide içeriden bakanlarin da gözlemiydi. Iktidar ihtimali varsa çikan ilk firsati degerlendirmeyi de muhtemelen en çok bu kadrolar istedi.

Her iki parti de kurulduktan sonra benzer hatalarla bekledikleri büyümeyi yakalayamadi. Siyasette anlamli bir agirlik noktasi olusturmayi basaramayislarini beraberinde getiren siyaset tarzinin ardindan ve yine onun bir sonucu olarak CHP merkezli ittifak geldi.

Simdi Saadet Partisi lideri “Üç parti ayri ayri seçime girdigimiz zaman alacagimiz oy mertebeleri anketlerde söyle veya böyle görünüyor. En fazla 3-4 milletvekili çikartilabiliyor” diyor ve bu yüzden üçünün birlesmesini öneriyor. Ama o haliyle bile bütün beklentisi 30-40 milletvekilinden fazlasi degil.

Dramatik bir durum bu. Kurulduklari zamanki heyecan ve teveccühü nasil erittiklerinin bir muhasebesini yapabilmis olsalardi, bugün neden Altili Masanin bir parçasi olmamalari gerektigini de fark edebilirlerdi.

Sag ve sol Kemalistlerle demokratlarin, Türk ve Kürt ittihatçilarinin, islamofobiklerle Saadetçilerin içerikten hiç söz etmeden, Anayasa, Kürt meselesi, din ve vicdan özgürlügü gibi hiçbir temel meselede uzlasmadan, sadece ortak hedefe karsi birlestikleri bir masadan derde deva bir siyaset çikmaz. (Uzlastiklarini duyurduklari “Güçlendirilmis parlamentarizm” de -anlamsiz bir öneri olmasi bir yana- içerige dair bir konu degil; hükümetin ne yapacagina degil sekline dair bir mesele.)

Bu beraberlikten ortaya çikacak manzara da yasadigimiz cografya ve ülke için bir hükümetin katlanilabilir yanlislarinin çok ötesine geçebilir.

Altili masa veya CHP’den demokrasi ummak

Siyasette farkli seslerin bir araya gelmesi de koalisyonlar da degerli. Ama bunu nasil yaptiginiz, kimlerle hangi temel siyasi hedefler dogrultusunda bir araya geldiginiz daha önemli. Bu, siyasete dair okumanizin isabetlilik derecesi hakkinda bilgi verici oldugu kadar, ortaya çikacak tablodan dogacak sorumlulugunuz hakkinda da bilgi vericidir.

Bir ittifaka girmek, seçmene verilen önemli bir mesaji ve siyasi taahhüdü içerir. Bu bakimdan onlara güven verenin ne oldugu, masanin merkezindeki CHP’nin ve onun baskan adayinin sözünün tutmamasi durumunda ne olacagi sorulari akla geliyor.

Her iki partiden isimlerle konustugumuzda sözlerin ve baglayicilik gücü ahlaki kinamadan ibaret olan protokollerin ötesinde bir güvenceden söz edemiyorlar. Böyle bir durumda geriye beraber yola çiktiklari partilerin veya baskan adayi olarak önerdikleri kisinin siyasi dünya görüsüne ve güven açisindan yillar içinde sergiledigi tutuma bakmak kaliyor, ki bu açidan baktigimizda tablo hiç iç açici görünmüyor. Çünkü tam da bu kriterler, “neyine güvendiniz?” sorusunu gündeme getiriyor; ideolojisine mi, haklar bakimindan bugüne kadar sergiledigi tutuma mi yoksa bugünden sonrasina dair taahhütlerine mi?

Sözlerin ve sloganlarin ötesine geçmek

Bu ülkede toplumun genis kesimlerinin CHP’ye güven duymamasinin neredeyse yüz yillik bir tarihi var. Geçmise dair sicili hayirla anilmiyor; simdiki zamana, Kiliçdaroglu dönemine dair sicili de hayirli degil.

Demokrasi söylemleri bu gerçegi degistirmiyor. Çünkü yakin geçmiste, en temel demokratiklesme adimlari ona ragmen atilirken, yasaklar ona ragmen kaldirilirken de benzer demokrasi söylemleri vardi ve dahasi bu söylemler haksizlik üreten bir düzenin yasaklarini savunurken de kullanilmisti.

Son yillarda, daha kesin bir tarih olarak 2017’deki sistem degisikligi sonrasi yüzde 51’i bulma zorunlulugu ile “helallesme” ve “bahar gelecek, kuslar, çiçekler, hepinizi kucaklayacagiz” söylemlerinin eszamanli olmasi haliyle kafa karistiriyor. Öte yandan benzer tartismalari 1946’dan sonra aralikli olarak çesitli dönemlerde ve en son da 15 yil önce Baykal’in “Çarsaf Açilimi” dolayisiyla yaptigimizi ve hiçbir seyin degismedigini hatirlamak da can sikici. Ama gerçek bir helallesme ve degisim adina güven vermeyen bunlardan ibaret degil. Kiliçdaroglu’nun bir kesimle (basörtülü kadinlar) helallesmeden söz ederken diger bir kesime (Suriyeliler) yarin helallesme isteyecegi sekilde davranmasi, ayni ayrimci ve zalimane uygulamalari bu kez de onlar için politika olarak önerebilmesi, ayrimciliktan vazgeçmedigini gösteriyor. Mülteciye bakisindan anliyorsunuz ki gözler yine ayni bakiyor (Bkz: https://www.haksozhaber.net/chpnin-acilimi-ve-kedinin-gozleri-8342yy.htm)

Öte yandan daha bugünden masada yasananlar da degisene ve degismeyene dair bir gösterge olabilir.

“Artik militarizm geride kaldi, CHP degisti, zamanin ruhu…” diyenleri yalanlayan da son açiklamasiyla yine CHP liderinin kendisi oldu. “Afgan kaçaklarin ülkemize aktigi haberleri geliyor” diyerek askerden “vatani korumak için” itaat etmemesini istedi. Kisacasi degisen bir sey yok.

Böyle bir ortamda Gelecek ve DEVA’nin ona güvenmek için sözlerin ötesinde bir gerekçesi var mi? Acaba demokrasi adina fazlasini mi kazaniriz, yoksa hemen ardindan ertelenen karsitliklar gündeme gelir, CHP üzerinden yeni bir vesayet tesis edilir de eldeki bulgurdan da mi oluruz?

Görünen o ki, iktidara tepkiyle yanlis siyasi pozisyonlara savrulan demokratlarin durumundan çok da farkli degil onlarinki. Kürt meselesine tutumlari zit IYI Parti ve HDP tabanlarinin, din ve vicdan özgürlügüne bakisi degistigi umulan CHP tabaniyla Saadetçilerin, liberal ekonomiden sapildi diyen DEVA’lilarla issizlik sorununu her muhtara bir özel kalem atayarak çözmeyi vadeden Kiliçdaroglu’nun ekonomi politikasini yan yana koydugumuzda çikacak siyasetin ülkeye hayir getirmeyecegini görürlerdi aksi halde.

Ayrimciliktan vazgeçiremeyince ona uymak

Benzer bir tutarlilik sorunu DEVA ve Gelecek açisindan da var. Ittifak adina daha simdiden siginmacilar örneginde kendi dogrularindan, üstelik de hiç esnememeleri gereken haklarla ilgili dogrularindan feragat ettikleri görülüyor.

Bu bir izlenim degil. DEVA’nin katildigim, moderatörlük yaptigim çalistaylarindaki perspektif ayrimci degildi. Çikan raporlar ve partinin açikladigi ilk görüsler de. Ama sonraki raporlar, -içine girdigi ittifakin ayrimci hassasiyetlerinden olacak- dramatik biçimde farklilasti. Sonuçta Ortak Mutabakat Politikalar Metnindeki yarin huzursuzluk duymadan anamayacaklari ayrimci “vaatler” ortaya çikti.

Haklar uzlasma veya maslahat adina çignenmemeli: Bu konuda iki partinin de iktidara elestirileri dogru. Ama muhalefetteyken bunu kendilerinin yapmalarini nasil açiklamali? Uzlasma adina bir sürü konuda taviz verebilirsiniz, ama hak olarak isaretlediklerinizden degil. Yok eger “siyaset bu”ysa, daha muhalefetteyken bunlar mubahsa, iktidardayken neden olmasin?

Simdi Gelecek ve DEVA yöneticilerinin bütün yapmalari gereken, geçmise dair tarihsel tecrübenin ve bugüne dair gözlemlerin yanlis çikmasini temenni etmek olmali. Bir de ola ki seçilirse Kiliçdaroglu’nun “izci sözü” benzeri yaptirim gücüne sahip teminatlara bagli kalmasi için dua etmek. Ve tabii bir de önümüzdeki yillar boyunca CHP’de parti içi demokrasinin olmamasi için de.

Bu saatten sonra DEVA ve Gelecek, kendilerine gelip onlari paralize eden o masadan kalkabilirler mi?

Artik onlarin bir sekilde silkinip masadan kalkmalari zor. Ama seçmenin isi o kadar zor degil.

Makalenin orjinali için bakiniz:https://serbestiyet.com/featured/deva-ve-gelecek-masadan-kalkmak-veya-masada-kalmak-123966/ 

Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.

 

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!